Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) akademisyenleri, koronavirüsün yol açtığı akciğer komplikasyonlarının tedavisini, yoğun bakımdaki hastaların uyutulmadan solunum desteği almasını ve göğüs kafesi içinden kalp masajı yapılmasını sağlayacak cihaz geliştirdi.
KOÜ Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Karadeniz ile Teknoloji Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Mutlu tarafından 2 yıllık AR-GE çalışması sonucu geliştirilen “İntrapleural Basınç Ayar Cihazı”nın teknik altyapısını Dr. Umut Mayetin yaptı.
Koronavirüs tedavisinde ciğerlerdeki suyun vücuttan atılmasına, yoğun bakımdaki hastaların uyutulmadan solunum desteği almasına ve göğüs kafesi içinden kalp masajı yapılmasına imkan sağlayacak cihaz, laboratuvar deneylerini başarıyla geçti. Hayvan ve klinik çalışmalarda test edilecek cihaza uluslararası patent alınması için başvuru yapıldı.
Doç. Dr. Emre Karadeniz, AA muhabirine, omurga cerrahının akciğerle ilgili komplikasyonları yönetme sorumluluğunun bulunduğunu söyledi.
Koronavirüse yakalanan hastaların su dolan akciğerlerindeki durumu yönetmede bulunan çözümlerin başarılı olmadığına dikkati çeken Karadeniz, buna ilişkin KOÜ’den akademisyenlerle fikir alışverişi yaptığını anlattı.
Karadeniz, “İntrapleural Basınç Ayar Cihazı”nı ekip arkadaşlarıyla ortaya çıkardıklarını belirterek, şöyle devam etti:
“Cihazla ilgili iddialı olduğumuz hastalık koronavirüs tedavisi. Koronavirüste akciğerde keseciklerin içinde su var. Bu su insanın oksijen alışverişine engel oluyor. Şu anda kullanılan tedavi yöntemlerinde içeriye daha basınçlı oksijenli hava basmaya çalışıp, orayı daha fazla şişirmeye çalışıyoruz. Bu cihaz, akciğerlerin içindeki sıvıyı önce vücuttan atıp, sonrasında akciğerlerin gaz değişimine izin verir hale getiriyor. Bu, cihazın birinci iddialı olduğu dal.”
Cihazın ikinci fonksiyonuna ilişkin, yoğun bakımda solunum fonksiyonunu kaybeden hastaların tedavisinde ağzından ve burundan giriş yapıldığını anımsatan Karadeniz, bu durumda kişinin uyutulması gerektiğine değindi.
Karadeniz, uyutulan kişinin konuşamadığını, yemek yiyemediğini, hareket edemediğini dolayısıyla yatalak hale geldiğini vurgulayarak, “Dolayısıyla yatalak olmasına ilişkin ve yeme, içmeye ilişkin komplikasyonlarla mücadele edecek. Bu cihazın solunumu destekleme özelliğiyle kişi uyutulmadan konuşurken, yemek yerken, yatalak hale gelmeden tıbbi olarak solunum desteği verecek.” şeklinde konuştu.
Kalp masajında geleneksel tekniklerde, göğüs kafesinin dışından basınç uygulanarak kalbin alanının azaltılmaya çalışıldığını anlatan Karadeniz, “Bu cihazın perspektifi sayesinde, içeriye ani basınçlı hava vererek kalp masajını dışarıdan yapacak. Bir şey görmüyorsunuz, hasta yatıyor gibi gözüküyor ama solunum desteği ve kalp masajını alabilecek.” dedi.
“ABD, AB, Hindistan, Çin’e patent başvuruları yapıldı”
Cihazın, testlerde tanımlanan verilere uyum sağlama yeteneğini geliştirmek istediklerini dile getiren Karadeniz, gerekli elektronik devrelerin üretilmesinin ardından insan fizyolojisini taklit ettiklerinden bahsetti.
Karadeniz, cihazın verilerinin bağımsız kaynak üzerinden bilimsel olarak test edildiğini, laboratuvar deneylerinden başarıyla geçtiğini, bundan sonra hayvan deneyleri aşamasına gelindiğini bildirdi.
Patent çalışması kapsamında uluslararası patent (PCT) müracaatını yaptıklarını belirten Karadeniz, şunları kaydetti:
“PCT raporu olumlu geldi. Dünyada böyle bir ürün tanımlaması şimdiye kadar yapılmamış, yani ticari tekel yaratma şansımız var. Bu çerçevede ABD, AB, Hindistan ve Çin’e patent başvuruları yapıldı. Süreç devam ediyor. Burada başarılı olursak ki PCT raporu bizi olumlu düşünmeye itiyor, dünya nüfusunun üçte ikisinde tekel olma şansını elde ediyoruz. Bu ürünü yüksek katma değerle AR-GE, ülke kalkınma maliyetiyle ücretlendirme ve insanlığın hizmete sunma şansına sahip olacağız.”
Karadeniz, hayvan deneylerinin çok zaman almayacağına işaret ederek, “Hayvan deneyini yapıyorsunuz aynı gün sonucu alıyorsunuz. Bunu yayınladıktan sonra Helsinki kriterleri çerçevesinde uzun bir yolumuz var. En erken 2 yıl içerisinde insanlığın hizmetine ticari olarak sunma şansımız olur. Tabii ki maddi ve politik güç olursa bu süreç hızlanabilir, çok daha etkin kullanılabilir bu tekelleşme süreci.” değerlendirmesinde bulundu.